10 Haziran 2013 Pazartesi

Gezi Parkı Olayları İkinci Perde


Olayların başladığı ilk günden bu yana içerisindeyim. İlk günlerde görülen üst düzey direnişin yerini bölücü örgütlerin de aralarında bulunduğu bir grup ele aldı. Bu durumdan rahatsız olan büyük bir kısım topluluk günden güne geri çekiliyor. Ve meydan tam da hükümetin istediği gibi ne oldukları (belirli) belirsiz insanlara kaldı. En küçük bir polis müdahalesinde ortalığı yine savaş alanına çevirecek bir grup insana. 

Kim bunlar? 
Ellerinde Apo bayrakları, dillerinde 'Sen Kemal'in askeriysen biz de Apo'nun askeriyiz' sözleri ve etrafa nefret saçan gruplar. Bu grupların temsilcileri Atatürkçü ve Cumhuriyetçileri faşist olarak görüyorlar. Tayyip Erdoğan'ı da zalim bir diktatör. 

Oysa direniş başladığında ayrıştıran değil birleştiren, haklara ve özgürlüklere tam anlamıyla destek veren, polis şiddetine karşı omuz omuza direnen yapıdaydı. Zaten bu yapı tüm Türkiye'ye bir anda umut ve güven dağıttı. Avrupa'nın ve Amerika'nın ilgi ve desteğini çekti. Hatta şaşırttı. Türk Baharı bekleyenlere en güzel cevabı verdi, omuza omuza direnerek. Direnişçiler sonunda istediklerini alıp Taksim Meydanı'nı ele geçirdikten sonra işin rengi yukarıda da sözünü ettiğim gibi değişmeye başladı. Apolitik olanlar haricinde herkes, temsil ettiği örgüt veya partinin bayrakları ve sloganlarıyla meydana akın ettiler. Bunlar arasında beni en çok şaşırtan ise İstiklal Caddesinde uygun adım marşla yürüyen otuz kadar DHKP-C' liydi. 

Apolitik grubun en büyük eksikliği bir liderinin olmayışı. Bu lider eksikliği, tümüyle haklı sebepleri olan bu grubun emeklerini büyük bir ölçüde zayi etti. Ve yalan olmasına rağmen onları gözleri dönmüş vahşi eylemciler gibi gösterdi. Bu grup medyanın yalanlarına, bankalara, halka zulmeden işletmelere ve bazı aydınlara gerekli tepkiyi öyle güzel tarzda verdi ki, bankaların genel müdürleri özür dileyip kendini de o gruptan saydı. Olayların ilk gününde sessizliğe ve karanlığa gömülen kanalları diz çökertti. Gerçi hala gerçekleri tam anlamıyla yayınlamıyorlar fakat yine de Abdullah Gül'ün de söylediği gibi, gerekli mesajı aldılar. Fakat maalesef bu grubun temsilcileri alanı büyük ölçüde kaybetmiş durumda. Tam tersine daha güçlü bir şekilde birlik olup teröre destek verenleri o alanlardan temizlemeliler. Bu gruplara da gerekli mesajı vermeliler. Savaşın değil, barışın temsilcileri olduklarını göstermeliler. Pes etmeden, yılmadan, kimseye zarar vermeden mücadeleye devam etmeliler. O zaman bozuk çarkın bozuk temsilcileri vazgeçmek zorunda kalacaklardır.

Olayların başladığı ilk günden itibaren karşı çıkan grubun, ellerinde haklılıklarını kanıtlayacak deliller olmaması sebebiyle yalana başvurma çaresizliği ve aczi son derece içler acısıdır. İktidarını veya ondan nemalananların para ve statülerini kaybetme korkusu, onurlarını ve haysiyetlerini çoktan sattıklarının bir göstergesidir. Bu insanlardan vatana fayda beklemek aptallıktır. Vatanını ve bölünmez bütünlüğünü savunan herkes en güzel tarzda tepkilerini ortaya koymalı ve mücadeleye devam etmelidirler. Aksi takdirde hem Türkiye'nin hem de dünyanın politik anlayışını değiştirecek tarihi bir adımı atma fırsatını kaçırmış olacağız. 










Hiç yorum yok: