21 Mayıs 2012 Pazartesi

Anlamak


Uykusuz geçen bilmem kaçıncı gece. Sesler yok olmuş, sessizlik konuşmakta, işte böyle bir anda duydum beni çağıran sessizliğin sesini...

Bir karanlık tünel, soğuk, demir gibi sert. Ne bir ışık var ufukta beliren ne bir ses. Ayaklarımın altındaki suyun bile sesi yok, canlı izi yok, akan suyun yönü yok. Yardım istemek geldi içimden, belki biri duyar sesimi diye düşündüm, fakat umutsuzluk kapladı içimi birden sustum. En iyisi yürümek, evet yürümeliyim, bir yön seçmeliyim önce yüzümün baktığı yöne mi gitmeli, yoksa sırtımın baktığı yöne mi, kendimi hangi halde bulduysam öyle gitmeliyim, bu şekilde durmamın bir anlamı olmalı. Evet karar verdim, önümü görmeden yürüyorum artık. Bir sonraki adımı atarken temkinliyim, yerin altında bir yer daha vardır belki düşüncesi içimi ürpertti, sanki hala düşmemişim gibi. Sanki hala buradan çıkacakmışım gibi, umutsuzluk içinde gizli umut. Çaresizlik içinde aranan çare. Tuhaf şey, oysa ben tümüyle kaybetmiştim her şeyi, yoksa hala bir umut parçası mı var içimde gizlediğim? Peki ama neyi umut ediyorum? Buradan çıkacak olmayı mı? Hem çıksam nereye çıkacağım ki? Orası daha mı iyi sanki? Bilmiyorum, bilmiyorum, onlarca düşünce değil miydi zaten bana kendimi kaybettiren. Evet onlardı, şimdi yine başladılar sorular sormaya, kaç kişi var benden başka bu bedende? Kaç tane ruha sahibim?
Soğuk iyice hissettirmeye başladı kendini. Kollarımı ısıtmak için ellerimi kullanıyorum, evet, bir aşağı bir yukarı, ellerim de soğuk, nefes gerek, nefesim soğumuş, korkuyorum. Karanlıkta yürümek ne kadar da zormuş diye düşünüyorum. Adımlarım hızlanıyor, sanırım artık düşme korkusunu atlattım, koşmaya başlıyorum. Evet, artık koşuyorum, korkusuzca. Demek çaresizliğin doğurduğu kurtuluş ümidi korkusuzluğa neden oluyormuş. Karanlıkta yeni bir şey öğrendim. Nefesim hızlandı, koşmak iyi geldi, ısındım. Ellerimde soğuyan ter sıcak nefesimle ısındı.

Yürümeye devam. Hala bir ses, bir hayat belirtisi yok. Zaman da yok yön de yok. Anlam veremiyorum tüm bu olup bitenlere, buraya gelmeden önce neredeydim ben diye bir soru sordu içimdekilerden biri. Evet, bunu hiç düşünmemiştim, eğer nerede olduğumu bulabilirsem, neden burada olduğumu da anlayabilirim. Peki ama neden hatırlamıyorum nerede olduğumu? Geçmiş de mi yok? Bir rüya hali mi bu yoksa diye düşünüyorum. Evet evet bir rüya olmalı bu, uyanınca çıkacağım bu karanlık, soğuk tünelden. Peki ya uyanamazsam? Yine cevapsız sorular, yine o içimi kemiren düşünceler, durdum. Biraz dinlenmeliyim, bu karanlıktan aydınlığa çıkacak bir yol bulmalıyım. Yürümekten başka bir yol yokken ben durdum. Ama yürümeye başladığımdan beri durmuyordum neden hala bir çıkış yolu bulamadım? Çünkü henüz yeteri kadar yürümedim. Yeteri kadar mı? Evet, yeteri kadar. Zamanı buldum. Evet, mutluyum zamanı buldum. Demek, tünelden çıkmak için yeteri kadar yürümeliysem, o süreç içerisinde yaşadıklarım zamanı oluşturacak. Sonra ben tünelden çıktığımda arkama dönüp o yürüdüğüm mesafeye zaman diyeceğim. Zamanın başlangıcını biliyorum artık. Ve sonuna doğru yürüyorum. Peki ama bu yürüyüş mantıklı mı? Bu yolun sonuna doğru yürüyorsam, bu yol bitince ben de bitmiş olacağım. Yani tünelden çıkmak beni bitirecek. Gördün mü? Oysa ben o ışığı kurtuluş sanmıştım, meğer beni bekleyen şey, canıma kast eden bir sonmuş.

Yürümeliyim, ne olursa olsun yürümeliyim. Burada durup beklemektense, sonuma yürümeliyim. Belki yeni bir başlangıç bekliyordur beni. Belki daha aydınlıktır orası ve ses vardır, hayat vardır. Düşünceler. Beni bu yolda yürüten düşünceler. Bir hayal dünyası, bir umut. Varlığından bile emin olmadığım bir ışığın hayali beni yürüten. İnancı buldum. Evet inanmak. Bir varlığa inanmak. Artık daha güçlü hissediyorum kendimi. Evet artık eminim, bu tünelden çıkacağım ve bu benim sonum olsa bile yeni bir başlangıcı olacak, olmalı. Bu yürüyüşün bir anlamı olmalı.

Uzunca bir süredir yürüdüğüm kesin. Ancak tünelden çıkınca anlayabileceğim ne kadar süredir yürüdüğümü. Bir ses duyar gibiyim. Bir işaret var evet, beni çağıran bir ışık gördüm. Mutluyum, sonumun gelmesine seviniyorum. Ya da yeni başlangıca. Adımlarım hızlandı. Bütün sorularıma bir cevap alabilme umudu var içimde. Artık ne sonumun gelmesi umurumda ne yeni bir başlangıç. Tünelin sonundayım artık. Beni çağıran sessizliğin sesine uyup yürüdüğüm yolun sonundayım. Fakat bir anlamı yok, evet bir anlam veremiyorum, başladığım yerden geldiğim yere kadar yaşadıklarımın bir anlamı yok. Ben, bana ait olmayan bir güçle kendimi bir noktada buldum. Sonra yürümeye karar verdim, kendi irademle. Sonra uzunca bir süre yürümeye devam ettim. Sonra yol bitti.
Peki ya şimdi? Şimdi sorularımın cevaplarını alma vakti, beni başladığım noktaya getiren iradenin cevaplarından gerçek anlamı anlama vakti...



İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle, sevgiyle kalın, esenle kalın, kimle isterseniz onla kalın sevgili okurlarım















Hiç yorum yok: