3 Mayıs 2012 Perşembe

Umut




Yağmurun şiddetinden hızlı adımlarla kurtulmaya çalıştığım sırada fark ettim onu. Üzerinde ince bir gömlek, bez bir ayakkabı giymiş parkın banklarından birinde oturmuş. Oturmak da değil, kalakalmış. Adımlarımı yavaşlattım, bi yandan sorunu nedir acaba diye düşünüyor bi yandan da aman neyse sen yoluna devam et zaten havada iyice karardı diye söyleniyordum. Diğer insanlar gibi yanından öyle geçip gitmeye el vermedi kalbim. Gittim yanına yavaşça, selam verdim. Tek bir noktaya bakıyordu. O mu ağlıyordu, gök mü, anlamak güçtü. Şemsiyemi tuttum, benim orada olduğumun farkında bile değil gibiydi. İçten içe soruyordum kendime, ne olmuş olabilirdi. Dış görünüşü itibariyle sokaklarda yaşayan insanlardan değildi. Gayet temiz giyimli, güzel yüzlü biriydi. Sordum nedir derdin de bu yağmurda kendine azap eder gibi oturmaktasın. Yine cevap yoktu. Bir an için kalkıp gitmek istediysem de kızgınlığımı bastırıp, anlat bana dedim. Derdi olan içi duman dolu bir ev gibidir de dinleyen ona pencere olur, ferahlatır. Anlat ki rahatlayasın dedim. Bu sözüm ona etki etmiş olmalıydı ki, gülümsedi. Ben daha önce böyle acı bir gülümseme görmedim. Altında öyle şeyler saklıydı ki, artık anlatmasına gerek kalmayacak kadardı. Abi dedi, abi ben terkedildim. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Bundan daha büyük acılar var hayatta diye onu yerecek olan içimdeki sesi susturdum. Öyle bir ağlamaktı ki gördüğüm, maddeden öteydi. Ben ona akıl verecek yardımcı olacak biri olmadığımı anladım. Ona yapabileceğim en büyük iyilik susup dinlemekti, öyle de yaptım. Kapattım gözlerimi, attım şemsiyeyi bir kenara, dizlerimi göğsüme çekip, başımı dizlerime dayayarak anlat dedim.

Abi ben birine aşık oldum. Yıllarca kimseye vermediğim kalp evimin anahtarlarını onun ellerine teslim ettim. Gördüğüm her şey güzeldi onda. Olumsuz hiçbir şey göremiyordum. Ben ona ilk gördüğümde aşık oldum. Özelliklerine göre değil, kalbimin sesine göre. Ben onu gönlümden sevdim abi ta en derinden. Anlayamazsınız siz böyle sevdayı, sizin için önemli olan kriterlerdir, benim umurumda olmayan kriterler. Sonra ona açtım ahvalimi, gönlümdekileri paylaştım. Gülümsedi, ilgisini çektiğimi söyledi. Her gün konuşmaya başladık sonra, en mutlu anlarımı yaşıyordum. Ona maddi aşkların gerçek aşklar olmadığını, insanın sadece kendisini kandırdığını, bu yüzden de aşka ömür biçtiğini söyledim. Oysa gerçek aşkın ne ömrü olurdu ne mantığı. Her geçen gün yakınlığımız artıyordu. Fakat onu engelleyen bir şeyler var gibiydi hissediyordum. Sordum bir gün, neden, neden bir adım daha atıp kalbimin sahibi olmak varken, kapısında beklemeyi tercih ediyorsun? Ağlamaya başladı, öyle ki suç işleyen bir çocuk gibi mahcup ağlıyordu. Benden gizlediği bir ilişkisi olduğunu söyledi sonra, fakat dedi, sürekli kavga ediyoruz, ayrılmak istiyorum, fakat her seferinde yine ona teslim oluyorum. Sokak ortasında kavgalar ediyoruz, yerlerde sürünüyoruz, yeter diyorum, yeter bırak artık yakamı, ama ne o bırakıyor, ne de ben, dedi. Üzüldüm elbette, sustum. İlk kez içerime gözyaşı döktüm o gün. Sonraları arkadaş gibi konuşuyorduk. Birbirine ilgi duyan iki arkadaş. Oysa ona aşık olmasaydım o gün giderdim. O da bana aşık olmalıydı ki kaldı benimle diye düşünüyordum. Nitekim bir gün bana ilişkisinin bittiğini ve artık tamamen bana ait olduğunu söyledi. Ben onunla ruhumu paylaşmıştım, bedenimi de paylaşıyordum artık.  Aşıktım, o benim en iyi arkadaşımdı. Gözüm aşikar olan kusurları görmüyordu ki başka kusurlar arasın. Ben güzel anların hayallerini kurarken o genellikle, aramızdaki farklılıklardan ve olumsuzluğa yol açabilecek sıkıntılardan bahsediyordu. Ben ise onu teskin edecek, korkularından kurtulmasını sağlayacak şeyler söylüyordum. Bana güveniyordu biliyordum, sevdiğini de biliyordum. Fakat hala kalbimin sahibi olmaya benim kadar gönüllü olmadığını görebiliyordum. Sabırla beklemeye devam ettim, ona aşkımı ispatladım, ona gerçek olduğumu ispatladım. Mutluydu, ağlıyordu. Güzel sözler söylüyor, endişelenmemem gerektiğini, beni gerçekten sevdiğini söylüyordu. Fakat hissediyordum beni hala tam anlamıyla sevemediğini, benim kadar cesur olamadığını görüyordum. Artık gözlerim kusur arar olmuştu, doğruyu söylese bile şüphelenir olmuştum. Aklımı yitirecek gibiydim. Bir gün sordum eski sevgilinle görüşüyor musun diye, hayır dedi fakat merak ediyorum ne durumda olduğunu. Neden diye sordum, biten bir ilişkinin ardından pişmanlıkla bakmak doğru değil dedim. Öfkelendi, ona güvenmemekle suçladı beni. Ben yapma dedim, görüşme onunla. Bu durum onu daha da çok acıtır dedim. Oysa biliyordum, bu görüşmenin ardı gelecekti. Sadece hal, hatır sormakla kalmayacaktı biliyordum. Ve korktuğum gibi de oldu. Tekrar görüşmeye başladılar, bana her gün başka yalanlar söyleyip atlatıyor ve onunla görüşüyordu. Fakat elimde hiç bir delil yoktu, sadece şüphelerim vardı ve yalan söylerken bulmakta zorlandığı kelimeler. Sonra sordum tekrar, hala görüşüyor musun onunla diye, yeter artık dedi, yakasını rahat bırak yazıktır, günahtır dedi. Hayır sadece sordum dedim, neden öfkeleniyorsun? O benim hayatım dedi bana, hayatın mı diye sordum. Öyleyse ben neyim dedim, neden, neden bunca zamandır benimle oynadın, neden benim en masum, en saf olan duygularımla oynadın. Ben onları gerçek aşk için saklamıştım. Üstelik bunu sana da söylemiştim. Madem gerçek aşk değildin, neden dokundun kalbime. Neden? Kızdı bana yeter artık duymak istemiyorum bunları dedi ve gitti.
Şimdi ben kalbi elinden alınmış bir çocuğum abi. O kalbimin içinde umut vardı abi, güven vardı, inanç vardı. Hepsi gitti, yerle bir oldu. Tamiri de mümkün değil artık. Şimdi anladın mı abi, hayatta aşk acısından büyük bir acı olmadığını?

Anladım kardeşim dedim anladım, açtım gözlerimi yavaşça kaldırdım başımı, yanımda ne o vardı, ne gökte yağmur. Güneş gülümsüyor gibi sıcacık, kuş sesleri haydi kalk diyor, kalk, en büyük acıları yaşasan da, umudunu kaybetme. Sen gönlünü ferah tut bütün doğa seninle...










Hiç yorum yok: