1 Aralık 2013 Pazar

Gerçek'ten Mi?


Hayallerimin çok uzağında, büyük binaların arasında, sahte yetişkin davranışları, bilgisayar oyunlarıyla mahvolmuş çocukların şımarık çığlıkları, işine, evine, eşlerine koşturan, böcekler gibi araçlara doluşturulan sürü. Gerçek hiç bu kadar gerçek olmamıştı...

Profesyonel futbol yaşantımın ilk yıllarında kazandığım küçük paralarla aileme destek oluyordum. Orta seviye bir aileydik. Babamın tek başına sırtladığı ev ekonomimiz kendini döndüren durumdaydı. Çalış, kazan, öde, geçin. Bu dörtlünün ne anlama geldiğini fark ettiğimde on yedi yaşındaydım. Üniversite sınavından başarıyla ayrılmış İstanbul Üniversitesi Radyo-Tv ve Sinema bölümünü kazanmıştım. Fakat bir karar vermem gerekiyordu. Ya iş yeri kapanan ve işsiz kalan babamı ağır bir yükün altına sokacaktım ya da tüm gücümü futbol için harcayıp ailemin daha iyi şartlarda yaşamasını sağlayacaktım. Daha çok çalış, daha çok kazan, daha rahat yaşa, daha mutlu ol. Artık hedefimi belirlemiştim. Sadece ve sadece futbol oynayacak, hayatımı, hayatlarını ve hayatları kurtaracaktım. 

Kimdim ben? Bir peygamber mi yoksa melek mi yoksa büyük bir günah işlemiş de onu telafi etmeye çalışan biri mi? Sonuncusu beni tanımlamaya en yakın olandı. Daha önce yaptığım hataları yapmayacak, daha iyi biri olacaktım, daha güçlü, daha mutlu. Bu uğurda karşıma ne çıkarsa çıksın sabredecek ve hedefe varacaktım. Hedefim insanlığa yardım etmekti. İnsanları bir an dahi olsa mutlu etmekti. Bende olanı hep paylaşacak, hep daha çok nasıl yardım ederim, bunları düşünecektim. Ünlü bir futbolcu olduğumda evliliğimi bile kimsesizler yurdunda yetişmiş bir kadınla yapacaktım. Kaderin onlara yaşattığı zorlukları kolaylaştıracaktım. Fakat bunu gerçekleştirebilmek için kaderle mücadeleye gireceğim hiç aklımdan geçmemişti. Sanıyordum ki, kader, böyle bir plana hayır demeyecek ve destekleyecekti ama olmadı. Desteklemedi, üstelik karşı koydu. Sanki zorluk istercesine, sanki kötülük severcesine engel oldu bana. Karşıma çıkardığı kötü insanları güçlü, beni de hep güçsüz ve yalnız bıraktı. Günlerce, gecelerce, göz yaşlarım sel oldu, haykırışlarım göklerde duyuldu da kader razı olmadı. 

Başımdan neler geçmedi ki, anlatsam kitap olur derler, doğrudur, anlatsam kitap olur. Ki olacaktı, ama kader buna bile razı gelmedi. Sayfalarca yazdıklarımı kaybettim bir gecede; bir gecede kül olan evimizin küllerine karıştı yazdıklarım. Futbola küstüğüm gibi, hikayemi yazmaya da küstüm. Başımdan geçenleri konuşmaya da küstüm. Hayata küstüm. Yaşamaya. Hayallere. Hayallerimde yardım ettiğim insanlara, onlar için yaptığım çalışmalara, döktüğüm göz yaşlarına, sabrettiğim, dayandığım acılara, her şeye küstüm. 

Gerçekle karşılaştıktan sonra, kendimi bulduğum tekstil firmasında çalış, kazan, öde, geçin dörtlüsüyle daha mutsuz, daha yalnız, daha güçsüz ama daha gerçek bir hayatı tanıdım. Kendi hayatımı, gerçeklerin hayatını...









25 Ekim 2013 Cuma

Fart Filter


Hey! It's been long time, yes I know, I couldn't post, sorry me guys, I am writing a book, a life story, a scenario while working and playing football, It is not that easy ha? Many thanks that you all got me. Okay guys here we go...

Today, while surfing on the internet, something amazed me, really. What is it? I know you all are excited to know, okay, just calm down guys. This invention will save our noses. It is called Fart Filtering. Yes, you heard right. With a carbon cloth into rear panel of the underwear, people's farts will be neutralized and nobody will be affected by your fart. 

It is a product for everybody, because everyone farts. For example check this video out, you will see how man and woman try to grab that underwear! http://www.youtube.com/watch?v=pCmSa8v7ahc

For now this panel only handle with the smell but soon it will handle with the sound also, researchers are working on it. So guys, after now, you can fart however and whereever you want, it won't ruin anything, on the contrary it will make that moment more enjoyable. 

Don't be scared of farting, don't fart inside, let it out loud nothing will happen. Enjoy it guys! 


12 Ağustos 2013 Pazartesi

Motorama Dinleyin!


Önceleri kimselerin dinlemesini istemediğim bir grubu tanıtacağım sizlere.

Rus rock müziğinin en iyi çıkış yapan grubu Motorama, 2012'de çıkardığı Calendar albümüyle kulakların pasını silmeye devam etmekte.
Her ne kadar onları çok sevdiğimden ötürü paylaşmak istemesem de, bu kalender yüreğim dayanamadı ve yine mutluluğu paylaşmaya karar verdi. Arkadaşlar şiddetle dinlemenizi tavsiye ediyorum.
Pişman olmayacağınızdan eminim.

http://www.youtube.com/watch?v=2Hl7eDKRo5I In your arms
http://www.youtube.com/watch?v=O4G3xeidco4 During the years

ve devamı için http://www.youtube.com/watch?v=9Uv7RgmPUik

Kucak dolusu sevgilerle,
Hoşçakalın, müzikle kalın (:

7 Ağustos 2013 Çarşamba

KOMUTAN


3.BÖLÜM

Yulya gönderdiği mesajda hafta sonunda Tanya ve kızlarla ev partisi yapacaklarını söylüyor ve özür diliyordu. Ben mesajını yanıtlamadım. İçimde sadece büyük bir öfke vardı. İntikam almak istiyordum.

Hafta sonu neler yaptıklarını içeren bir video kaydı elime ulaştı. İzlediğim görüntülerde Valerya, Sergey ve bir adam alkol alıyordu. Bir süre sonra Sergey ve Yulya öpüşmeye başladı derken adam çantasından çıkardığı bir şeyle Yulya’yı bayılttı. Sırt üstü yatırdıkları koltukta adam sorular soruyor ve Valerya notlar alıyordu. Bu gördüklerime inanmak istemiyordum. Ekranın ta içine girmiştim neredeyse. Bir şeyler yapıp Yulya’yı bu lanet adamların ellerinden kurtarmalıyım diye düşünüyordum. Fakat yine de içimdeki ses onun bu alçaklara karşı koyabilmesi gerektiğini söylüyor ve ona karşı yine beni intikam almaya zorluyordu. Çok karmaşık duygular içerisindeydim. Nasıl bir olayın içerisinde kendimi bulduğumu anlamaya çalışırken komutan beni odasına çağırdı.

- Gel evlat otur bakalım. Şaşkınlığını anlıyorum fakat maalesef bilgiler bu yönde. Şimdi ne istiyorsun söyle bakalım?
-  Komutanım ben, bilmiyorum. Kafam inanılmaz karışık, ne yapacağımı bilmiyorum. Bu insanlar benim kız arkadaşımı kullanıyorlar. Hem de en ahlaksız işlerle. Ve o da bunlara karşı koyamıyor.
- Bak evlat onu kurtarmana yardım edeceğim. Askerliğin haftaya bitiyor. Yurtdışına çıkışta sorun yaşamayacaksın. Ama çok sıkı bir plan yapacağız. Seni şu anda sadece askerliğini yapan aptal bir âşık olarak görüyorlar. Senin oraya gidecek olmandan rahatsız değiller. Bu güzel. Yani düşmanlarını tanımıyorlar. Daha doğrusu bir düşmana sahip olduklarını bile bilmiyorlar. Ama en küçük bir hata yaparsan affetmezler. Bu büyük bir oyun ve onlar sadece küçük bir parçasından sorumlular. Senin de kız arkadaşın ve belki de eşin olacak insan maalesef bu grubun pençesinde.
- Peki, planınız nedir? Nasıl kurtarabilirim onu?
- Bu ekibin en korktukları şey, Nikolay’ın ellerinden kaçması. Adam çok zeki ve politik yönden de güçlü. Bizim amacımız İsrail istihbaratının bilgi trafiğini yavaşlatmak ve tek darbeyle durdurmak. Öyleyse kız arkadaşının meşgul olacağı problemler ortaya çıkarmalıyız.
- Ne gibi problemler komutanım?
- Oraya gitmeden ne yapman gerektiğini söyleyeceğim merak etme. Ve dikkat etmen gerekenleri de. Şimdi kendini bu göreve iyice hazır hissediyor musun söyle bakalım?
- Evet komutanım.
- Güzel. Öyleyse yolun açık olsun.
- Sağolun komutanım.


Askerlik görevimin son haftasında aldığım kargolarla adım adım ne yapacağımı öğreniyordum. Kendimi güçlü fakat yine de tedirgin hissediyordum. Ailemi düşündükçe neden böyle bir işe bulaştığımı, annemin sözünü dinlemem gerektiğini, bu kızın benim için hayırlı olmadığını düşünmek tedirginliğimi artıyordu. Fakat Yulya’ya olan sevgim bir anne, bir baba gibi şefkat doluydu. Onu yalnız ve çaresiz bırakamazdım.


Eve dönüş

4 saatlik otobüs yolculuğum sona erdiğinde beni karşılamaya gelen babamın sevinci gözlerinden okunuyordu. Uzunca bir aradan sonra ailemi gördüğüm için çok mutluydum. Bir an her şeyi unuttum. Ve onlarla geçirdiğim iki gün boyunca hiçbir olumsuzluk hissettirmeden Moskova yolunu tuttum.

Sabaha karşı beni hava alanında bekleyen sevgilimi görünce hissettiğim o duyguyu tanımlayamıyorum. Bir saat içerisinde kaldığı eve gitmemiz gerektiğinden sarılma merasimimiz kısa sürdü. Beni evine bırakıp okula gitmesi gerekiyordu çünkü. Okuldan dönmesini beklerken izlendiğimi bildiğim için olağan halimin dışına çıkmıyordum. Şüphe uyandırmamak adına çekmeceleri kontrol etmedim. Sadece uyudum ve bir şeyler atıştırdıktan sonra müzik dinledim. Yulya’nın okuldan dönmesini beklerken yeniden uyumuşum. O geldiğinde kapının sesine uyandım. Gülümsedik. Birbirimizi çok özlemiştik. Hiç bir şey sormadım hayatıyla ilgili. Anın tadını çıkarıyorduk. Her anımızın izlendiğini bilmek çok tedirgin edici bir durum olsa da kendimi en iyiyi verebilmek adına zorluyordum. Her şey doğal haliyle ilerliyordu. Zaman zaman yaşadığımız tartışmalar bile doğal gibi gözüküyordu. Aslında amacım ardımda problemlerimizle boğuşmak zorunda kalan bir kadın bırakmak ve yavaşlattığım bilgi ağının üzerine darbeyi indirmekti.

Ertesi gün Tanya’yla bir alışveriş merkezinde buluşacak ve Yulya’yı bekleyecektik. Alışveriş merkezinin dört kapısı vardı ve ben Tanya’nın geleceği kapıyı biliyordum. Daha önce izlediğim videolarda Yulya’yla buluşmaları hep güney kapısından olmuştu. Haliyle ben güney kapısında onu beklemeye başladım. O beni görüp yanıma geldiğinde bir tesadüfmüş gibi davranıp ona sıkıca sarıldım. Sevgilimin lezbiyen sevgilisine sarılıyordum. Bir an görüntüler aklıma gelince midem bulandı fakat fark etmesin diye sarılmaya devam ettim. Birlikte Yulya’ya hediye aldık. Onun çok sevdiği bir zekâ oyunuydu. Yulya geldiğinde çok mutluydu. Bir kafede üç sevgili oturduk. Gülümsüyordum. Aklıma gelmezdi böyle bir durumla karşılaşacağım. Hatta bir an Sergey ve Valerya’yı da bizimle hayal edince beni bir gülme tuttu. Neyse ki şakalar yaparak onları da güldürdüm ve iyi toparladım.

Günlerim Yulya ve arkadaşlarıyla yaptığımız eğlencelerle geçti. Tam on gün boyunca Sergey ve Valerya’nın bilgi ağını kesmiş olmanın mutluluğunu yaşıyordum. Kız arkadaşımın yenilendiğini görüyordum. Gözleri parlıyordu. Bu kızı kurtardığımda her şeyin çok güzel olacağına dair umutlarımı tazeleyerek evimin yolunu tuttum.



DEVAM EDECEK...

31 Temmuz 2013 Çarşamba

KOMUTAN


2. BÖLÜM

Yeni haftayla birlikte yenilenmiş ve intikam hırsıyla dolmuştum. Fakat nasıl intikam alabileceğimi bilmiyordum. Komutanın odasına girdim ve durumu anlattım. Sakin olmam ve beklemem gerektiğini söyledi. Beklemeye başladım. Her gün bir tane zarf mutlaka geliyordu. Artık her anını izlediğim Yulya’nın fotoğrafları, ses kayıtları, evindeki video kayıtları, yattığı adamlar, her şey ama her şeyi izler hale geliyordum. Beni en çok şaşırtan ise en yakın kız arkadaşlarıyla yaşadığı lezbiyen ilişkilerdi. Bunlardan biri Novgorod şehrinde yaşayan Valerya bir diğeri de üniversiteden yakın arkadaşı olan ve kendisiyle aynı şehirde Moskova’da yaşayan Tanya’ydı. Valerya’dan nefret ediyordum. Onu ilk gördüğüm günden beri ısınamamıştım. Sergey’in yakın arkadaşı olduğunu biliyordum. Dolayısıyla zaman zaman kız arkadaşımla buluşuyor olmaları beni huzursuz ediyordu. Nitekim izlediğim videolardan sonra nefretim iki katına çıkmıştı. Tanya’nın kız arkadaşıma olan yakınlığı farklı türdendi. İlk zamanlar onun lezbiyen olabileceğini düşünmedim dersem yalan söylemiş olurum. Dolayısıyla izlediğim görüntülerden sonra onun da lezbiyen olduğu tescillenmiş oluyordu. Fakat anlayamadığım tek şey, nasıl oluyordu da kız arkadaşımın geçmiş bilgileri ve görüntüleri veya kayıtları bana ulaşıyordu. Ben söylemeden önce takip mi ediliyordu ki diye sormak üzere komutanın yanına girdim. Fakat soru soracağımı önceden bilir gibi eliyle sus işareti yaptı ve yine sinyal bozucu aletleri belli noktalara yerleştirdi. ‘’ Şimdi konuşabilirsin’ dedi.

Komutanım nasıl oluyor da bu eski görüntüler elinize ulaşıyor?
Bak evlat, bilmediğin çok şey var. Fakat endişelenme adım adım öğreneceksin. Şu an için tek söyleyeceğim şey durumun sandığın kadar basit olmadığı. Ayrıca bilgileri de Rus istihbaratındaki dostlarımızdan alıyoruz. Beklemeye ve öğrenmeye devam et.
Emredersiniz komutanım! Diyerek odadan ayrıldım. Rus istihbaratı kendi vatandaşlarıyla ilgili böylesine bir bilgi trafiğini neden sağlasın diye düşünüyordum. Fakat acele etmeyip beklemeye karar verdim. Zaten başka seçeneğim de yoktu. Bu arada da kız arkadaşımın şüphelenmemesini sağlamak adına onu arıyor, tatlı mesajlar gönderiyordum. Bazı hafta sonları internet üzerinden görüşüyorduk. Her şey yolunda gidiyordu. Askerlik sonrası onu ziyarete gideceğimi söyledim. Şaşırdı fakat pek mutlu görünmüyordu. Sanırım o sırada Sergey’i nasıl atlatacağınışünüyordu.
                                                                           
Askerliğimin bitmesine bir ay kalmıştı. Geleceğime ve geleceğimize dair en ufak bir fikrim yoktu. Gelen kargolar ve aldığım bilgilerden sonra nasıl bir yol izleyeceğimi düşünüyorken bir zarf daha aldım. Yulya’nın öğretmenlik yaptığı okulun müdürünün içerisinde bulunduğu uyuşturucu trafiği hakkında bilgiler içeren zarfı okurken dehşete düştüm. Okul müdürü Nikolay, zehirlediği birkaç ‘serseri’ öğrencisini dışardan gelen esrarın içeriye girişinde ve satışında kullanıyordu. Çok sıkı denetlenen eğlence mekânlarındansa okulda satış yapmak zekiceydi. Nikolay’ın serserileri günden güne arkadaşları arasında bu ağı genişletiyordu. Takibe yakalanan Yulya’nın Valerya’yla yaptığı telefon görüşmesi aynen şöyleydi:

Yulya: Selam canım nasılsın?
Valerya: Harika bebeğim sen!? Çok özledim seni! Sevişmek için can atıyorum!
Yulya: Ahaha hiç havamda değilim Val!
Valerya: Neden ne oldu!?
Yulya: Bugün iki öğrencimi birbirlerine küçük bir poşet verirken gördüm. Sanırım kokaindi. Yakalandıklarını fark ettiler fakat hiçbir şey olmamış gibi davrandılar. Ne yapacağımı bilemiyorum! Daha çok küçük bu çocuklar! Ailelerine mi söylemeliyim yoksa polise mi yoksa müdüre mi bilmiyorum!
Valerya: Aptallaşma! Sakın kimseye bir şey söyleme. Bak canım anlıyorum seni fakat bu çocuklar çok tehlikeli olabilirler. Böyle bir şikâyet durumunda hiçbir ceza almayacaklarını çok iyi biliyorlar. Çünkü onlar daha çocuk! Ve sen yalnız yaşayan genç bir kadınsın! Anlıyor musun ne demek istediğimi?
Yulya: Evet,evet anlıyorum fakat ne yapmalıyız? Kafamızı kuma mı gömelim herkes gibi?
Valerya: Canım dinle, hafta sonu buraya gel konuşuruz detaylı bir şekilde hem fena halde azdım, seni düzmek istiyorum!
Yulya: Orospusun sen! Yine beni baştan çıkarmayı başardın! Ah ama bir dakika Cumartesi günü Ali’yle konuşacaktık internette. Buraya geliyor bir ay sonra! Çılgın Türk!
Valerya: Salak Türk demek istedin herhalde!? Arkasından ne işler çevirdiğini bilse bu çılgın Türk’ün sana neler yapabileceğini unutmuyorsundur umarım.
Yulya: Merak etme tatlım, her şey kontrolüm altında. Bana o kadar âşık ki, gözü hiçbir şey görmüyor. Eh bana da bunu kullanmak kalıyor.
Valerya: Neyse ben anlamam bul bir yolunu ve buraya gel! Novgorod yanıyor bebeğim!
Yulya: Tamam tamam haber vereceğim sana. Görüşürüz.
Valerya: Görüşürüz.

Bu okuduklarımdan sonra komutanın yanına gidip artık daha fazla bilgi almak istemediğimi söylemek üzereydim ki masanın üzerine bıraktığım zarfın içerisinde bir kâğıt parçası daha olduğunu gördüm.

Valerya, İsrail istihbaratına çalışıyor. Yulya üzerinden okul müdürü Nikolay’ı takip ediyor ve uyuşturucu trafiğini izliyordu. Sergey, Valerya’nın Moskova’daki ayağıydı. Ve aralarında geçen bir telefon görüşmesi aynen şöyleydi:

Sergey: Bizim kızın aptal aşığı can sıkıcı bir noktaya geldi. Adam evlenmekten falan bahsediyor. Ne yapalım dersin?
Valerya: Bence herhangi bir şey yapmaya gerek yok. Sonuç olarak bu kızın iki tane sevgilisi var. Biri senin gibi bir öküz, diğeri de romantik bir âşık.
Sergey: Öküz mü!? Ben gayet iyi bir sevgiliyim.
Valerya: Dinle, sen onun sevgilisi falan değilsin. Bu sadece bir görev. Bu kız sende olmayan özellikleri o Türk’te bulurken, onda olmayanları da sende buluyor. Haliyle ikinizi hatta ve hatta beni ve Tanya’yı idare ediyor. Bir bakıma o da bizi kullanıyor. Biz istediklerimizi aldığımız sürece bir şey yapmamıza gerek yok. Alamayacağımızışünüyorsan, Türk’ü ve Tanya’yı aradan çıkarabilirsin. Fakat bana kalırsa bunu yaparsan onun düşeceği boşluğu tahmin ediyorsundur. Uzunca bir süre bilgi akışımız yavaşlar ve o orospuçocuğu Nikolay’ı elimizden kaçırırız! Anlıyor musun!?
Sergey: Anlıyorum bağırmana gerek yok.
Valerya: Güzel, öyleyse zekânı bu kızdan daha fazla nasıl yararlanabilirsin ona kullan.
Sergey: Peki madam! Görüşürüz.
Valerya: Görüşürüz. 


DEVAM EDECEK...

25 Temmuz 2013 Perşembe

Sakal Sorunsalı


Selam.

Hiç üşenmedim, sakalla ilgili bir yazı yazmaya karar verdim.
Hangisi kadınlara daha çekici gelir, sakallı mı yoksa sakalsız mı?


1990 yılında Reed & Blunk,   1996 yılında Muscarella & Cunningham 'ın yaptıkları araştırmalarda, sakalın insanları etkilemede önemli bir unsur olduğu ve kadınların büyük bir kısmının sakallı erkekleri daha çekici bulduklarını belirtmekteler.
En son yapılan araştırmalar ise aslında kirli sakalın daha çekici olduğunu ortaya koyuyor. Neave & Shields 'in 2008 yılında yaptığı araştırma hafif kirli sakalın kadınlar tarafından daha çok tercih edildiğini vurgularken, Dixson & Brooks, 2013 bu yıl yaptığı araştırma yoğun kirli sakalın daha çok tercih ediliğini belirtiyor.
Kadınların tepkisini merak edenleriniz varsa, sinek kaydı tıraşınızı olun. Ve günden güne uzamasını bekleyin, uzarken de her gün kaç kadının size baktığını ölçün, böylece kendi araştırmanızı yapmış olursunuz. :)

Sakalın, sosyal bir statü kazandırdığını ve erkeği daha olgun gösterdiğini belirten araştırmalarda Dixson and Vasey (2012) sakallı bir erkeğin sinirlendiğinde sakalsıza oranla daha kızgın göründüğünden söz etmekteler.
Bununla ilgili sonuçları merak ediyorsanız, sakallı bir erkeğe pandik atma yolunu düşünebilirsiniz, maksat bilim olsun :)
Yine bu araştırmaya göre, sakallı erkeklerin bebeklerle çok tatlı göründükleri tespit edilmiş. Bu nasıl araştırma dediğinizi duyar gibiyim ama adamlar yapmış, bize de yazmak düşer.

Tabi bu yüzeysel yapılan araştırmalara ne kadar itibar etmeliyiz pek emin değilim. Son bir kaç yıldır, eline kağıt alan ''belgem var, bu böyledir'' türünden açıklamalarla yeteri kadar bilgi kirliliğine yol açmışken, ben de bu yazımla onlardan biri olmak istemiyorum. Kendi tecrübelerime dayanarak söyleyecek olursam, kadınlarımızda ''erkek dediğin kıllı olur'' yaklaşımı hakim. Fakat bunun tam aksini savunanlar da var.
En belirgin örneklerinden biri, http://www.youtube.com/watch?v=u01vyniy1Ak kadın tıraşlı olsun istiyor ama döşü de kıllı olsun diyor, kadın gibi kılsız değil ama yorgan gibi de olmasın diyor, yani anlayacağınız bu kıl garip bir mesele.

Erkeklerin sakala karşı yaklaşımları ise tam bir karmaşa. Örneğin bir arkadaşı sakal tıraşı olduğunda yapılan yorumlar ''ooo yumurta gibi olmuşsun; kaymak gibisin; parlıyosun len...'' şeklind
e olurken, sakal bıraktığında ''olum bu ne lan at hırsızı gibisin; hayırdır hacca mı gidiyosun; lan kes şu sakalları boolum yüzün gözün ortaya çıksın'' şeklinde oluyor. Hal böyle olunca bu konu içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Sakal sorunsalını en kısa zamanda çözmeniz dileğiyle, hoşsakalın :)































23 Temmuz 2013 Salı

KOMUTAN


Not: Bu yazı dizisinde geçen kişi, kurum ve olaylar tamamen hayal ürünüdür.

Onu izlediğimden habersizdi. Aslında sadece onu izlemekle kalmamış bağlantılı olduğu herkesi izlemeye başlamıştım. Çığ gibi büyüyen bu takibin sonunda ya çığ altında kalacak ya da kurtulacaktım...

Askerlik görevimi Ankara’da istihbarat departmanında komutan postası olarak yaptım. Komutanla ilk günden itibaren samimi bir ilişki kurdum. Siyasetten spora Türkiye ve dünya gündemine ait konularla ilgili konuşur zaman zaman tarihi ve dini olaylarla ilgili koyu sohbetlere dalardık. Önceleri her ne kadar yakın bir ilişki kurduysak da ben konuşmalarımda temkinli davranırdım. Sonuç olarak bulunduğumuz kurumun en yetkili kişisiydi ve ağzımdan laf almaya çalışıyor olabilirdi. Sonraları bu düşüncemin saçma olduğunu, boş yere kuruntu yaptığımı sonuç olarak askerlik görevimi bitirince kendi işimi yapacağımı düşünerek daha rahat bir şekilde konuşmalara katılır oldum. Benim fikirlerimi çok beğenir ve destekleyici bilgiler verirdi. Mesela Mustafa Kemal’in öldürüldüğüne dair kanıtlar olduğunu fakat gizlendiğini söylerdi. Ben de bu düşüncedeydim. Bunun gibi birçok konuda ortak düşüncelere sahip oluşumuz ona karşı beni daha bağımlı bir hale getirdi.

Askerlik yaptığımın farkında bile değildim. Bazı hafta sonları beni evinde ağırlardı. Çok sıcakkanlı bir eşi vardı. Bir akşam yemeğinde kırdığım pot üzerine biraz yüzlerinin asıldığını fark ettim. Çocukları olamayan bir çifte çocuk sahibi olup olmadıklarını sormuştum. Ama bilemezdim bunu, zaten üzerinde de fazla durulmadı. Ben de başka soru sormaya cesaret edemedim. Gece yarısına kadar devam eden sohbetimizin konusu artık benim özel hayatımdı. Ben anlatırken komutanım elinde bulunan kâğıtlarla ilgileniyordu. Onlara karşı o kadar samimi duygularım vardı ki, her şeyi olduğu gibi anlatmakta sakınca görmüyordum. Kız arkadaşımın Rus olduğundan, yaşadığımız problemlere, anılarımıza, planlarımıza kadar hemen hemen her şeyi anlatmıştım. Komutanım artık uyumak istediğini söyleyerek odasına çekildi. Biz sohbetimize devam ettik. Kız arkadaşıma karşı daha önce söylediği yalanları itiraf ettiğinden dolayı şüphe duyduğumu ve evlilik öncesinde bu şüpheden kurtulmak istediğimi söyledim. Son derece iyimser bir şekilde bana yardım edebileceğini söyledi. Bunun için birkaç gün süre istedi. Nasıl yardım edecekti bilmiyorum ama ben umutluydum. Uzun bir süre sonra rahat bir şekilde uykuya daldım…

Ben komutanın günlük işlerini düzenlerken, odasına çağırdı. Her zamankinden farklı olarak bu kez konuşmaya başlamadan önce elindeki cihazları (sinyal bozucu olabileceğini düşünüyorum) masasına ve penceresinin önüne yerleştirdi. Koltuğuna kuruldu ve kız arkadaşıma karşı duyduğum şüphenin önüne geçebilmem için onu takip altına alabileceklerini ve her anıyla ilgili bilgi sahibi olabileceğimi söyledi. Fakat bunun için benden istediği birkaç şey vardı. Kimseye ama kimseye herhangi bir şey söylemeyecektim. İlişkim, her ne görürsem göreyim olağan halinde ilerleyecekti. Şartları kabul ettim. Ayağa kalktı. Cihazları yerlerinden çıkardı. Gündemden konuşmaya başladı. Fakat bugün ilk kez onun konuştuklarını anlamıyor sadece ve sadece yapacağımız işin nasıl olacağını düşünüyordum.

Ertesi sabah görev saatim başladıktan beş dakika sonra kargo geldi. Adıma gelen zarfı açtım. Kız arkadaşımla ilgili bilgilerin olduğu bir dosyaydı gelen. Öğretmenlik yaptığı okul, ev adresi, ailesinin ev adresi, köy evlerinin adresine varana kadar birçok bilgi vardı. Bunların hepsini ben de zaten biliyordum. Fakat bir gün içerisinde nasıl bu bilgiler masama gelmişti orasını anlayamamıştım. Sorgulamadım. Komutan geldiğinde herhangi bir şey de sormadım. Gün içerisinde bir zarf daha geldi. Kız arkadaşımın birkaç saat önce yaptığı telefon görüşmesinin Türkçeye çevrilmiş hali aynen şöyleydi.

Sergey: Merhaba Yul, hafta sonu köy evine gidelim mi?
Yulya:  Olabilir ama önce nasıl olduğumu sorsaydın daha iyi olmaz mıydı?
Sergey: Hadi ama! Seni aradığımda daha iyi olduğunu bildiğim için sorma gereği duymadım. Hem zaten okuldasın uzun konuşamayız.
Yulya:  Evet okuldayım ve derse giriyorum. Görüşürüz.
Sergey: Görüşürüz.

Bunları okurken boğazımda oturan yumruğu bir süre yutkunamadım. Sergey! Yulya’nın benden önceki erkek arkadaşı! Ve defalarca kez görüşmediklerini söyleyen kız arkadaşım! Lanet olsun! Hala görüşüyorlardı demek! Elimdeki zarf yumruğumun içinde kaybolmak üzereydi. Komutan aniden odadan çıktı. Ben ayağa kalkarken gözlerimin içerisine öyle bir baktı ki, hemen verdiğim söz aklıma geldi ‘’İlişkim, ne görürsem göreyim olağan haliyle ilerleyecek’’ onu anladığımı belirtmek için başımı hafifçe öne doğru salladım. Ve avcumda erimek üzere olan zarfı masamın üzerine bıraktım.

Eskisinden çok daha güçlü olduğumu hissettim. Bir saat kadar sonra Yulya’yı aradım. Hafta sonu izinli olduğumu, internetten görüşebileceğimizi söyledim. Fakat aldığım cevap olumsuzdu. Çünkü hafta sonunu ailesinin evinde geçireceğini ve orada internet olmadığını söyledi. Tam bir aydır görüşmememize rağmen aldığım cevabın olumsuz oluşundan çok, hafta sonunu Sergey’le birlikte köy evinde geçirecek olması beni yıkmıştı. Telefonu kapattım ve ağlamaya başladım. Kendimi toparlamam uzun sürmedi. Bunun intikamını alacağıma dair söz vererek masadan kalktım.

Komutan iki gün boyunca gelmedi. Herhangi bir kargo da almadım. Ve araya giren hafta sonuyla birlikte geçen dört gün boyunca kendi kendimi yedim durdum. Bunu bana nasıl yapabilirdi? Benimle evlilik planlayan biri nasıl olur da gözümün içine baka baka yalan söyler ve beni aldatabilirdi? (Sorular üzerine sorularla geçen bu günleri hayatımın en uzun günleri olarak tanımlayabilirim.) 

DEVAM EDECEK...