Not: Bu yazı dizisinde geçen kişi, kurum ve olaylar tamamen hayal ürünüdür.
Onu izlediğimden
habersizdi. Aslında sadece onu izlemekle kalmamış bağlantılı olduğu herkesi
izlemeye başlamıştım. Çığ gibi büyüyen bu takibin sonunda ya çığ altında
kalacak ya da kurtulacaktım...
Askerlik
görevimi Ankara’da istihbarat departmanında komutan postası olarak yaptım.
Komutanla ilk günden itibaren samimi bir ilişki kurdum. Siyasetten spora
Türkiye ve dünya gündemine ait konularla ilgili konuşur zaman zaman tarihi ve
dini olaylarla ilgili koyu sohbetlere dalardık. Önceleri her ne kadar yakın bir
ilişki kurduysak da ben konuşmalarımda temkinli davranırdım. Sonuç olarak
bulunduğumuz kurumun en yetkili kişisiydi ve ağzımdan laf almaya çalışıyor
olabilirdi. Sonraları bu düşüncemin saçma olduğunu, boş yere kuruntu yaptığımı
sonuç olarak askerlik görevimi bitirince kendi işimi yapacağımı düşünerek daha
rahat bir şekilde konuşmalara katılır oldum. Benim fikirlerimi çok beğenir ve
destekleyici bilgiler verirdi. Mesela Mustafa Kemal’in öldürüldüğüne dair
kanıtlar olduğunu fakat gizlendiğini söylerdi. Ben de bu düşüncedeydim. Bunun
gibi birçok konuda ortak düşüncelere sahip oluşumuz ona karşı beni daha bağımlı
bir hale getirdi.
Askerlik
yaptığımın farkında bile değildim. Bazı hafta sonları beni evinde ağırlardı.
Çok sıcakkanlı bir eşi vardı. Bir akşam yemeğinde kırdığım pot üzerine biraz
yüzlerinin asıldığını fark ettim. Çocukları olamayan bir çifte çocuk sahibi
olup olmadıklarını sormuştum. Ama bilemezdim bunu, zaten üzerinde de fazla
durulmadı. Ben de başka soru sormaya cesaret edemedim. Gece yarısına kadar
devam eden sohbetimizin konusu artık benim özel hayatımdı. Ben anlatırken
komutanım elinde bulunan kâğıtlarla ilgileniyordu. Onlara karşı o kadar samimi
duygularım vardı ki, her şeyi olduğu gibi anlatmakta sakınca görmüyordum. Kız
arkadaşımın Rus olduğundan, yaşadığımız problemlere, anılarımıza, planlarımıza
kadar hemen hemen her şeyi anlatmıştım. Komutanım artık uyumak istediğini
söyleyerek odasına çekildi. Biz sohbetimize devam ettik. Kız arkadaşıma karşı
daha önce söylediği yalanları itiraf ettiğinden dolayı şüphe duyduğumu ve
evlilik öncesinde bu şüpheden kurtulmak istediğimi söyledim. Son derece iyimser
bir şekilde bana yardım edebileceğini söyledi. Bunun için birkaç gün süre
istedi. Nasıl yardım edecekti bilmiyorum ama ben umutluydum. Uzun bir süre
sonra rahat bir şekilde uykuya daldım…
Ben
komutanın günlük işlerini düzenlerken, odasına çağırdı. Her zamankinden farklı
olarak bu kez konuşmaya başlamadan önce elindeki cihazları (sinyal bozucu
olabileceğini düşünüyorum) masasına ve penceresinin önüne yerleştirdi.
Koltuğuna kuruldu ve kız arkadaşıma karşı duyduğum şüphenin önüne geçebilmem
için onu takip altına alabileceklerini ve her anıyla ilgili bilgi sahibi
olabileceğimi söyledi. Fakat bunun için benden istediği birkaç şey vardı.
Kimseye ama kimseye herhangi bir şey söylemeyecektim. İlişkim, her ne görürsem
göreyim olağan halinde ilerleyecekti. Şartları kabul ettim. Ayağa kalktı.
Cihazları yerlerinden çıkardı. Gündemden konuşmaya başladı. Fakat bugün ilk kez
onun konuştuklarını anlamıyor sadece ve sadece yapacağımız işin nasıl olacağını
düşünüyordum.
Ertesi
sabah görev saatim başladıktan beş dakika sonra kargo geldi. Adıma gelen zarfı
açtım. Kız arkadaşımla ilgili bilgilerin olduğu bir dosyaydı gelen. Öğretmenlik
yaptığı okul, ev adresi, ailesinin ev adresi, köy evlerinin adresine varana
kadar birçok bilgi vardı. Bunların hepsini ben de zaten biliyordum. Fakat bir
gün içerisinde nasıl bu bilgiler masama gelmişti orasını anlayamamıştım.
Sorgulamadım. Komutan geldiğinde herhangi bir şey de sormadım. Gün içerisinde
bir zarf daha geldi. Kız arkadaşımın birkaç saat önce yaptığı telefon
görüşmesinin Türkçeye çevrilmiş hali aynen şöyleydi.
Sergey:
Merhaba Yul, hafta sonu köy evine gidelim mi?
Yulya: Olabilir ama önce nasıl olduğumu sorsaydın daha
iyi olmaz mıydı?
Sergey:
Hadi ama! Seni aradığımda daha iyi olduğunu bildiğim için sorma gereği
duymadım. Hem zaten okuldasın uzun konuşamayız.
Yulya: Evet okuldayım ve derse giriyorum. Görüşürüz.
Sergey:
Görüşürüz.
Bunları
okurken boğazımda oturan yumruğu bir süre yutkunamadım. Sergey! Yulya’nın
benden önceki erkek arkadaşı! Ve defalarca kez görüşmediklerini söyleyen kız
arkadaşım! Lanet olsun! Hala görüşüyorlardı demek! Elimdeki zarf yumruğumun
içinde kaybolmak üzereydi. Komutan aniden odadan çıktı. Ben ayağa kalkarken
gözlerimin içerisine öyle bir baktı ki, hemen verdiğim söz aklıma geldi
‘’İlişkim, ne görürsem göreyim olağan haliyle ilerleyecek’’ onu anladığımı
belirtmek için başımı hafifçe öne doğru salladım. Ve avcumda erimek üzere olan
zarfı masamın üzerine bıraktım.
Eskisinden
çok daha güçlü olduğumu hissettim. Bir saat kadar sonra Yulya’yı aradım. Hafta
sonu izinli olduğumu, internetten görüşebileceğimizi söyledim. Fakat aldığım
cevap olumsuzdu. Çünkü hafta sonunu ailesinin evinde geçireceğini ve orada
internet olmadığını söyledi. Tam bir aydır görüşmememize rağmen aldığım cevabın
olumsuz oluşundan çok, hafta sonunu Sergey’le birlikte köy evinde geçirecek
olması beni yıkmıştı. Telefonu kapattım ve ağlamaya başladım. Kendimi
toparlamam uzun sürmedi. Bunun intikamını alacağıma dair söz vererek masadan
kalktım.
Komutan
iki gün boyunca gelmedi. Herhangi bir kargo da almadım. Ve araya giren hafta
sonuyla birlikte geçen dört gün boyunca kendi kendimi yedim durdum. Bunu bana
nasıl yapabilirdi? Benimle evlilik planlayan biri nasıl olur da gözümün içine
baka baka yalan söyler ve beni aldatabilirdi? (Sorular üzerine sorularla geçen
bu günleri hayatımın en uzun günleri olarak tanımlayabilirim.)
DEVAM EDECEK...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder