23 Temmuz 2013 Salı

KOMUTAN


Not: Bu yazı dizisinde geçen kişi, kurum ve olaylar tamamen hayal ürünüdür.

Onu izlediğimden habersizdi. Aslında sadece onu izlemekle kalmamış bağlantılı olduğu herkesi izlemeye başlamıştım. Çığ gibi büyüyen bu takibin sonunda ya çığ altında kalacak ya da kurtulacaktım...

Askerlik görevimi Ankara’da istihbarat departmanında komutan postası olarak yaptım. Komutanla ilk günden itibaren samimi bir ilişki kurdum. Siyasetten spora Türkiye ve dünya gündemine ait konularla ilgili konuşur zaman zaman tarihi ve dini olaylarla ilgili koyu sohbetlere dalardık. Önceleri her ne kadar yakın bir ilişki kurduysak da ben konuşmalarımda temkinli davranırdım. Sonuç olarak bulunduğumuz kurumun en yetkili kişisiydi ve ağzımdan laf almaya çalışıyor olabilirdi. Sonraları bu düşüncemin saçma olduğunu, boş yere kuruntu yaptığımı sonuç olarak askerlik görevimi bitirince kendi işimi yapacağımı düşünerek daha rahat bir şekilde konuşmalara katılır oldum. Benim fikirlerimi çok beğenir ve destekleyici bilgiler verirdi. Mesela Mustafa Kemal’in öldürüldüğüne dair kanıtlar olduğunu fakat gizlendiğini söylerdi. Ben de bu düşüncedeydim. Bunun gibi birçok konuda ortak düşüncelere sahip oluşumuz ona karşı beni daha bağımlı bir hale getirdi.

Askerlik yaptığımın farkında bile değildim. Bazı hafta sonları beni evinde ağırlardı. Çok sıcakkanlı bir eşi vardı. Bir akşam yemeğinde kırdığım pot üzerine biraz yüzlerinin asıldığını fark ettim. Çocukları olamayan bir çifte çocuk sahibi olup olmadıklarını sormuştum. Ama bilemezdim bunu, zaten üzerinde de fazla durulmadı. Ben de başka soru sormaya cesaret edemedim. Gece yarısına kadar devam eden sohbetimizin konusu artık benim özel hayatımdı. Ben anlatırken komutanım elinde bulunan kâğıtlarla ilgileniyordu. Onlara karşı o kadar samimi duygularım vardı ki, her şeyi olduğu gibi anlatmakta sakınca görmüyordum. Kız arkadaşımın Rus olduğundan, yaşadığımız problemlere, anılarımıza, planlarımıza kadar hemen hemen her şeyi anlatmıştım. Komutanım artık uyumak istediğini söyleyerek odasına çekildi. Biz sohbetimize devam ettik. Kız arkadaşıma karşı daha önce söylediği yalanları itiraf ettiğinden dolayı şüphe duyduğumu ve evlilik öncesinde bu şüpheden kurtulmak istediğimi söyledim. Son derece iyimser bir şekilde bana yardım edebileceğini söyledi. Bunun için birkaç gün süre istedi. Nasıl yardım edecekti bilmiyorum ama ben umutluydum. Uzun bir süre sonra rahat bir şekilde uykuya daldım…

Ben komutanın günlük işlerini düzenlerken, odasına çağırdı. Her zamankinden farklı olarak bu kez konuşmaya başlamadan önce elindeki cihazları (sinyal bozucu olabileceğini düşünüyorum) masasına ve penceresinin önüne yerleştirdi. Koltuğuna kuruldu ve kız arkadaşıma karşı duyduğum şüphenin önüne geçebilmem için onu takip altına alabileceklerini ve her anıyla ilgili bilgi sahibi olabileceğimi söyledi. Fakat bunun için benden istediği birkaç şey vardı. Kimseye ama kimseye herhangi bir şey söylemeyecektim. İlişkim, her ne görürsem göreyim olağan halinde ilerleyecekti. Şartları kabul ettim. Ayağa kalktı. Cihazları yerlerinden çıkardı. Gündemden konuşmaya başladı. Fakat bugün ilk kez onun konuştuklarını anlamıyor sadece ve sadece yapacağımız işin nasıl olacağını düşünüyordum.

Ertesi sabah görev saatim başladıktan beş dakika sonra kargo geldi. Adıma gelen zarfı açtım. Kız arkadaşımla ilgili bilgilerin olduğu bir dosyaydı gelen. Öğretmenlik yaptığı okul, ev adresi, ailesinin ev adresi, köy evlerinin adresine varana kadar birçok bilgi vardı. Bunların hepsini ben de zaten biliyordum. Fakat bir gün içerisinde nasıl bu bilgiler masama gelmişti orasını anlayamamıştım. Sorgulamadım. Komutan geldiğinde herhangi bir şey de sormadım. Gün içerisinde bir zarf daha geldi. Kız arkadaşımın birkaç saat önce yaptığı telefon görüşmesinin Türkçeye çevrilmiş hali aynen şöyleydi.

Sergey: Merhaba Yul, hafta sonu köy evine gidelim mi?
Yulya:  Olabilir ama önce nasıl olduğumu sorsaydın daha iyi olmaz mıydı?
Sergey: Hadi ama! Seni aradığımda daha iyi olduğunu bildiğim için sorma gereği duymadım. Hem zaten okuldasın uzun konuşamayız.
Yulya:  Evet okuldayım ve derse giriyorum. Görüşürüz.
Sergey: Görüşürüz.

Bunları okurken boğazımda oturan yumruğu bir süre yutkunamadım. Sergey! Yulya’nın benden önceki erkek arkadaşı! Ve defalarca kez görüşmediklerini söyleyen kız arkadaşım! Lanet olsun! Hala görüşüyorlardı demek! Elimdeki zarf yumruğumun içinde kaybolmak üzereydi. Komutan aniden odadan çıktı. Ben ayağa kalkarken gözlerimin içerisine öyle bir baktı ki, hemen verdiğim söz aklıma geldi ‘’İlişkim, ne görürsem göreyim olağan haliyle ilerleyecek’’ onu anladığımı belirtmek için başımı hafifçe öne doğru salladım. Ve avcumda erimek üzere olan zarfı masamın üzerine bıraktım.

Eskisinden çok daha güçlü olduğumu hissettim. Bir saat kadar sonra Yulya’yı aradım. Hafta sonu izinli olduğumu, internetten görüşebileceğimizi söyledim. Fakat aldığım cevap olumsuzdu. Çünkü hafta sonunu ailesinin evinde geçireceğini ve orada internet olmadığını söyledi. Tam bir aydır görüşmememize rağmen aldığım cevabın olumsuz oluşundan çok, hafta sonunu Sergey’le birlikte köy evinde geçirecek olması beni yıkmıştı. Telefonu kapattım ve ağlamaya başladım. Kendimi toparlamam uzun sürmedi. Bunun intikamını alacağıma dair söz vererek masadan kalktım.

Komutan iki gün boyunca gelmedi. Herhangi bir kargo da almadım. Ve araya giren hafta sonuyla birlikte geçen dört gün boyunca kendi kendimi yedim durdum. Bunu bana nasıl yapabilirdi? Benimle evlilik planlayan biri nasıl olur da gözümün içine baka baka yalan söyler ve beni aldatabilirdi? (Sorular üzerine sorularla geçen bu günleri hayatımın en uzun günleri olarak tanımlayabilirim.) 

DEVAM EDECEK...

Hiç yorum yok: